Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Adams æbler

Resim
Bir filmden en son ne zaman bu kadar etkilendim, hatırlamıyorum bile. MUHTEŞEM!

Bir Aforizma

İnsan, kendi samimiyetinin altını çizmeye kalkıştı mı, ister istemez üstünü de çiziyor. Samimiyet, mahremiyetle mukayyet olsa gerek. Murat Menteş, Korkma Ben Varım

Ruh Üçüzlerim - (benle dört)

Resim
Birizim: Ben İkizim: Hepimiz onu çok iyi tanıyoruz. Huysuz/Somurtkan Şirin Üçüzüm: J.D. Salinger'ın "The Catcher In The Rye" kitabının esas oğlanı Holden Caulfield (çizim temsilidir) Dördüzüm: Filmleriyle biraz ucuzlaşmış olsa da skeçlerdeki haliyle şu an "ııııyyyyk" diyenlerin de beğenisini kazanmış olan " Recep İvedik " Bizi birbirimize bağlayan şey ise gerçekten inanarak ve samimi bir şekilde, birçok şeyden nefret ettiğimizi söylediğimiz halde, aslında nefret etmememiz yada nefret dolu insanlar(hepimiz insanız) olmayışımızdır. Holden'in göbeği olsaydı bir ortak yanımız daha olurdu aslında :)

Sevmem

McDonalds'da yemek yerken McDonalds/BurgerKing kıyaslaması yapmak için bomboş bir adam olmak gerekir. Aynı şekilde içki içerken içki ortamı hatıralarının anlatılması vs.. tarzı o an bulunulan ortamı(yapılan eylemi) önemsizleştiren, sanki o an bir anı olamazmış da ancak anıların anlatıldığı bir yer olabilirmiş yada karşındaki birşeyleri beraber yaşayıp, paylaşabileceğin birisi değil de yaşadıklarını anlatabileceğin birisi olabilirmiş gibi muhatabına saygıdan uzak, seviyesiz, aşağılık muhabbetleri sevmem. Benim gözümde çok büyük şerefsizliktir. Git onla iç içkini o zaman it herif. Bak sinirlendim yine.

Filmekimi 2011

Resim
Bu haftasonu Filmekimi başlıyor. İstanbul'da yaşamaya başladığımdan beri her yıl büyük bir hevesle beklediğim, benim için "servet" sayılan üç kuruşumu götürüp yatırdığım, ilk yıllar beni ziyadesiyle mutlu eden ve ödediğim "servete" asla acımadığım iki İKSV film organizasyonundan biri(diğeri Uluslararası İstanbul Film Festivali) olan Filmekimi için heyecanlanamıyorum bile. Çünkü son yıllarda, harcadığım paranın her kuruşuna, harcadığım zamanın her saniyesine acımaya başladım. Bir kaç yıldır yaşadığım büyük hayal kırıklıklarından sonra(ki her seferinde gideceğim filmleri itinayla seçtim) Filmekimi başlarsa ekime kadar...

Güncelektüalite

Bir ömrü heba etmenin en güzel yolu güncel kalmaktır. Milyonlarca insanla aynı şehirde yaşıyorsan hergün lüzumlu yada lüzumsuz binlerce olaya maruz kalırsın. Bunların bir kısmı seni ilgilendirirken bir kısmının seninle en ufak bir alakası bile yoktur. Etrafındaki insanlara bak(lütfen!); şu an o kadar meşguller ki güncel olanla, neyi neden yaptıklarını(bildiklerini) bile bilemeyecek durumdalar. Onlara son bir hafta içinde gerçekleşen ve revaçta olan olayları sorsan hiç takılmadan cevap verirler, üstüne bir de fikir yürütürler, utanmadan seni de tartışmanın içine çekmeye çalışırlar. Bir yıl sonra aynı şeyi tekrar sorsan sana deli muamelesi yaparlar. Endişelenme sen, aslında onlar deliriyor fakat farkında bile değiller. Sen sakın güncel kalayım diye uğraşma aman ha! Bu çılgın dünyanın hızına ye-ti-şe-mez-sin. Kimse yetişemez. Ama deli gibi kovalıyorlar hala. Gel biz onlardan olmayalım, sakin sakin oturalım, güzel şeylerden konuşalım, güzel şeyler seyredelim, güzel şeyler yiyelim, güzel şe

Rusya'dan Sevgilerle

SSCB 90'ların başında dağıldı. Yıl olmuş 2011. Eğer hala komünizme(Sovyet komünizmine) sempati duyan beyinsizler varsa, üşenmesinler ve gelip Moskova'daki odunlaşmış, hatta sığırlaşmış şu insancıkları görsünler belki düşünceleri değişir. dipnot: mantık hatasının farkındayım.

Yaprak

yer ile yeksan daldan düşen bir yaprak ayak altında

yorgan

çok üşüyorsan yorgan ört üzerine ayağına dek

Beşikten Mezara Kadar

seni istikbâl için önce gelmek cihana, ve başkasından almak sonra geliş müjdeni. bir nefes dinlenmeden yıllarca koşmak sana, aramak her tarafta... bulmamak asla seni. suda, rüzgarda,kuşta senin sedanı duyup seni beyaz çiçekli dallar içinde sanmak. vuslatın rüyasını görmek üzre uyuyup hasretin azabına ermek için uyanmak. başka bir şekle koymak her gün güzel yüzünü, boyamak gözlerini bir siyah, bir maviye. tek seni hayal için süzerek batan günü, gece mehtaba dalmak, sen de dalmışsın diye. seni anlatmak üzre yazıp her gün bir gazel geçirmek ömrü yalnız sana dair eserle. saçlarını çözerek hûlya dizinde, tel tel, bugün güllerle örmek, yarın menekşelerle... tesadüf ümidinin bittiği müthiş anda dudağa kanla çizmek yeniden tebessümü: seni istikbal için artık öbür cihanda, dosta el sallar gibi, davet etmek ölümü. Faruk Nafiz ÇAMLIBEL

Hal

Akarken gözlerinin önünden baktın sadece aval aval nihayet önünde durduğunda gözlerin kör olur dillerin lal.

Çatısız Kiremit Fabrikası

Resim
Bundan birkaç onyıl(decade) öncesine kadar insanlar yaşadıkları toplumun bir parçası olmayı marifet görmüşlerdir hep(şimdi efendim konunun ana fikri bunun üzerine kurulu, eğer burada yanıldığımı düşünüyorsanız yazının devamı sizin için vakit kaybı olacaktır, uyarmadı demeyin).Çağımızda ise bütün insanlar, imkanları dahilinde birey olmaya çalışıyor. Ben bunu da sanayi devrimine bağlasam ne kadar sığ ve sıkıcı bir yazı olurdu değil mi? Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki ilk iki gereksinim olan fizyolojik ve güvenlik gereksinimleri eski çağlara göre daha hızlı, daha kolay ve hatta bazen hiç çaba sarfetmeden sağlanabildiğinden(en azından birçokları tarafından) insanlar artık piramide üçüncü seviyeden giriyorlar. Sevgi ihtiyaçlarını aile hayatında(onbeş yaşına kadar falan) karşıladıklarından, henüz "ergen" dönemlerinde bile saygı görmek, farklı şeyler yapmak, kendini ifade etmek, "aktivite" peşinde koşmak telaşına düşüyorlar. Tabii bu süreç aile yapısına, maddi du

Şeyler

Resim
Georges Perec. Yeni tanıştım bu muhteremle. Bunca yıl nasıl farketmedim diye kızdım kendime. Ama belki otuzumdan önce okumadığım için şanslıyım, bilemiyorum. Sever miydim acaba 18imde okusaydım? Neyse, burası önemli değil zaten. Belki başyapıtlarından değil ama kronolojik gideyim diye "Şeyler" ile girdim Perec'in dünyasına. Aslında çok şey anlatan ama aynı zamanda hiçbirşey anlatmayan bir kitap.(çok klişe oldu farkındayım ama öyle, ne yapayım) Sanırım önümüzdeki birkaç hafta Perec'in dünyasında gezeceğim, buyrun beraber gezelim. 1960lı yılların Paris'inde sıkıcı sayılabilecek işlerde çalışan evli bir çiftin manevi dünyasını dışarıdan bakarak anlatıyor Perec. Nesnel yaklaşıyor kahramanlarımıza. Aşağılıyor onları, yerden yere vuruyor(başka bir tabir var aslında da kullanmayayım burada), sonra anlayışla karşılıyor onları. "Onlar". Kim ki "onlar". Sen de mi onlardansın yoksa? Sonsöz: Edebiyata, farklı bakışlara merakı olanları

yaza doğru

Yazı sevmem, ama yaza az kalmasını severim, heyecanlanırım çocuk gibi(kimseye çaktırmam ama) artık tatil de olmuyor yazları, "yatış" yok, ama yine de heyecanlanırım. bahar adamıyım ben, mayısı nisanı severim, yazın gelecek olmasını severim, gelmesin hiç, hep gelecek olan olsun isterim. Ne gördüm ki yazlardan yazı seveyim. Asla gelmedi benim yazım. Benim yazım hep başkaydı, hep bulutluydu, hep soğuktu. Sevmeyeceğim seni, sevemem, sen benim mevsimim olamazsın. Baharı sevdim ben. Yaza doğru giderken.

Lafın çoku

"Şimdi onlar düşünsün"

hepinizi döverim ulen

belki blog adresimin nereden geldiğini bilmeyen vardır http://www.vidivodo.com/2455/hepinizi-doverim-ulen-